20 Ekim 2021

Eranthis- Çağla Nalbantoğlu

Üç içeri adım üç yıl hiç bahar üç taç.

Sokak taşlarını okşayan tekerlerden, toz ve zerrelerden, sarı sönük duvarlardan, dualardan. Üç zıplayarak geçti, bir durdu. Bir durdum, üç aldım başa. Ad verdim olmayana benim, söktüm sürekten içremi. Sizlikler kaldı bana, üçün birleri ve birlerin üçleri. Güçleşip duruyor hayat, her gün, inan. Düşürmüyorum gövdemi asla, düşünmüyorum taşla. Kafamın içinde koca bir tasla mısır koçanı, maşrapa da diyor karılar. Kocalar aşkla sevişmiyor yataklarda, savaşmadıkları gibi gocunduklarıyla.

Yaralardan geçerken aklım, hep babalara takılıyor. Eksik yarı iri ve az. Gın. A. geliyor avuçlarıma. Tutunamıyorum camlara, ısırgan otlarına, yataklara. Ki içinde olandır keski, döndükçe denir ki. İşte bu yara, örü, kama. Bir çiçek yakama. Eranthis adında. Bilmemkimgillerden ortanca olanı. İçime dönsem en az beş tane bulurumlardan. Ataklar katarakt ve tutak. Yok olmadı tamam. Neyse devam.

Döneyim içime de en az üç tane kol bulayım, salınmış. En fazla bir tane de kırmızı ruj lekesi belki de kiremit. Lerden. Seken keçiler kadar hoyrat ve istikrarlı. Yani sürek. Sizlerden ayrılıyorum, buramla ve burasıyla.

Hiç yok mu desem en az üç anlaşılmalı, en fazla bir. Yok mu hiç desem. Günahların, aşkı şirk, yarayı kama. Saydığı gelmeli aklıma, aklınızla. En akıllınız kim, çıksın karşıma. Çıkrıklı ve çanlı şiirler yazmadıkça noksan sayacağım ellerinizi. Hem baksanıza, en akıllınız gelmedi henüz ve dönmedi yüzü garba. Afaklar alındı pazarlardan, satıldı tezgahlarda. Demeti bir ya da üç liraya.

Kollarımı çıkarmadan tersimle astılar beni. Sallandım iplerden ve demirlerden. Çürüdüm, sarktım ve oralaştım. Oralarıma değmeyin aman, sarf hakikatlisidir sözcüklerin, ayrılık yaman. Ayrık demişler ota, ayrıl-mış aslı. Ayrılmamış, uzayan saran dokunan küfredilen şirk saylanan kökler dikmiş meme uçlarına. Siz bilmezsiniz ağalar ve hanımlar! Dişildir ayrık otu, x'tir orospular.

Hep dışarı üç evren hiç tanrı üç çanak.