8 Kasım 2021

Edebiyatta Ödül ve Akademi Üzerine- Nurullah Ataç

Nurullah Ataç

-16 Ocak 1953

İlle bir akademi kurulmasını istiyorlar. Sanırsınız ki, akademi kurulursa dil işi, edebiyat, fikir, hepsi yoluna giriverecek. Akademiyi hükumet kuramaz ki! Akademi kendi kendine kurulur, sonra hükumet kabul eder onu. Bizde bir akademi kurabilecek yazarlar, düşünürler bulunsaydı, kendi kendilerine toplanırlardı onlar, halk onların yetkisini kabul ederdi. Yok öyle bir şey.

Ortada böyle kimseler yokken hükumetin akademi kurmağa kalkıştığını düşünün: Kimi seçse gürültü kopacak. Hepimiz de: "Yok, o olmaz, değerli bir yazar, değerli bir düşünür değildir o!" diyeceğiz. Boş yere birtakım dedikodular çıkacak, birtakım gönüller kırılacak...

Ama ben de istemiyor değilim bir akademi kurulmasını. Yalnız eğlenmek için değil, bizde akademi kurulamıyacağını anlamamız için. Bir girişsinler o işe, başarılamıyacağını kendileri de görüp anlıyacaklar. Daha önce inanmıyacaklar bizim dediğimize.

Sidonie Gabrielle Colette

Guy de Mauppassant

-24 Şubat 1953

Madame Colette 80 yaşına girmiş, bunun için kendisine Legion d'honner nişanının en büyük rütbesi verilmiş. Madame Colette de kabul etmiş bunu. Oysaki eskiden nişan kabul etmediğini söylerdi.

Guy de Mauppassant: "Bir yazarın şerefine leke sürecek üç şey vardır: Akademiye girmek, nişan almak, Revue des deux Mondes'a bir yazı yazmak." Akademiye girmedi, nişan almadı, ama o dergiye bir hikaye vermiş. Derginin yöneticisi Buloz kızmış onun sözüne: "Ben bu adamdan bir yazı alırım" demiş, yirmi yirmibeş yıl uğraşmış, yola getirmiş Mauppassant'ı, doğrusu, Revue des deux Mondes'a yazı yazmak bir yazarın şerefine leke sürmez, o da herhangi bir dergidir, bir takım çok iyi yazılar da çıkmıştır, onda. Ama akademiye girmeği, nişan almağı ben de doğru bulmuyorum. Bir yazar kalkacak: "Benim büyük değerim vardır Akademiye girmeliyim" diyecek, sonra da birtakım adamlara rica edecek, hiç beğenmediği kimselerin oyunu dileyecek. Bir yandan büyükleniyor, bir yandan da küçüklüğe katlanıyor. Çirkin bir şey.

Ödüller, hani şu mükafatlar için de öyle. Monsieur Gide ömrünün sonunda Nobel ödülünü kabul etti de ününe, büyüklüğüne ne kattı sanki? Sully Prudhomme, Anatol France yahut Bernard Shaw gibi adamlardan mıydı o? Küçülttü kendini o ödülü almakla. Madame Colette de nişanı kabul etmemeliydi. Kendine bir şey katmıyor.

Ama ihtiyarlık işte... Kişi ihtiyarlayınca bu gibi şeylere düşüyor demek istemiyorum. Tersine hiç önemlemiyor artık onları. Madame Colette nişanı, Monsieur Gide Nobel ödülünü kabul etmeselerdi o zaman onlara bir değer vermiş olurlardı. "Vermişler bana ne? kabul etmiyeceğim de söz olmasına bırakacağım? " diyorlar.

Bir de Erik Satie'nin sözü var: "Nişanı kabul etmemek iş değil. Adamsan onu hak etmezsin" dermiş.

ALINTIDIR: Nurullah Ataç, Günce, Varlık Yayınları, 1971 Aralık baskısı, Sayfa 19,20,46,47,48

NOT: Aralık 1971 baskılı olan kitabın metinlerindeki imla ve noktalamasına sadık kalınmıştır.